Kahvenin Yayılışı Sufîlerin Etkileri

Kahvenin Yayılışı Sufîlerin Etkileri, Sufî, kavram olarak tasavvuf yolunda nefis mücadelesini sürdürmekte olanlara mürit ve mutasavvıf ehli kişilerin, nefisleriyle yapmış oldukları mücadeleleri tamamlayıp kemale ermiş olanlarına denilmektedir.



Sufîlik, İslamiyet’in ilk yıllarındaki dünyeviliğine bir tepki olarak çıkmış olsa da, müritleri, toplumdan kendini soyutlamayı doğru bulmazlardı. Toplumdan kopuk bir yaşamdan ziyade bizzat toplumun bir parçası olduklarını asla unutmazlardı. Öyle ki 1454'de Habeşistan dağlarından getirilen kahve tohumlarıyla dervişlerin büyük bahçeler kurdukları söylenir.

Yemen’deki sufî cemaatleri hiçbir zaman dışa kapalı bir anlayışa sahip olmadıkları gibi dinsel törenlere günlük uğraşlarının elverdiği ölçüde katılırlardı. Bu sebepten müritlerin yapmış oldukları faaliyetler bir nevi boş zaman dervişliği idi. Bu anlayışa sahip olan müritleri için tarikata yahut tekkede yapılan törenler hiçbir zaman gizlenmesi gereken ayinler olarak görülmedi.

ibadetlerini genel olarak geceleri gerçekleştiren sufiler, gündüzleri ise hayata kaldıkları yerden devam etmekteydiler. On ikinci yüzyılda Yemen’e ulaşan sufîlik öğretisi kahveyi tanıdı. Kahvenin Yayılışı On beşinci yüzyılda ise kahve içme âdeti Yemenli sufîler tarafından benimsediğini görmekteyiz. 

Kahve gece yapılan ayinlerde onların yalnızca dinç kalmasını sağlamadı. Ayrıca kahve çekirdeğinin kavrulurken geçirdiği değişim, kalplerinde yatan insan ruhunun değişimini de simgelemek idi.
Zira kahve çekirdeği , Şeyh Şazelî gibi hak yolunda mesafe kat etmiş bir dervişin bulduğu içecekti. Kahve ise esmer bir Yemen dilberi olarak kısa zamanda mürşitlerin kalplerindeki sevgiye çoktan mazhar olmuştu.

Kahve zamanla sufîliğin felsefesine hizmet ederek sufîlik ile birlikte anılacaktı. Belki de o dönemde ki sufîler kendilerini bir kahve çekirdeği ile simgesel olarak eş değerde görüyorlardı. Ham olarak geldikleri tekkelerde yapılan öğretilerle pişecekler, kendilerini keşfetme arayışını tamamladıktan sonraki aşamada ilahi aşka ulaşarak yanmayı tercih edeceklerdi.

Bu söylediğimiz sadece bir varsayım olsa da lakin kahvenin sufî dervişlerin uzun gecelerde zikirlerine yoldaşlık ettiğini kesin olarak bilmekteyiz. Kahve çekirdeği bu uzun zikirlerin yapıldığı gecelerdeki kullanımı da tarikat kurallarına bağlı idi.

Kahve, sufîlik felsefesine uygun bir yöntemle tarikat üyelerine sunulurdu. Kırmızı kilden yapılmış büyük bir kaba (mâcûr), koydukları kahveyi her pazartesi ve cuma akşamı içerlerdi. Şeyhler küçük bir kepçeyle kahveyi alır ve içmeleri için müritlerine verirdi. Kepçe, sağa doğru elden ele verilirken, bir taraftan da zikir sözleri tekrarlanırdı.

Kahvenin Yayılışı Sufîlerin Etkileri

Bu mistik içecek sadece ayinlerde özel olarak kullanılmamıştı. Kahve tarikat ritüeli dışında zaman içerisinde günlük yaşamın da bir parçası olmuştu. Çünkü kahve sadece geceleri uykusuzluğu sağladığı için kullanılmıyordu. Gün içerisinde tüketilen kahve iştah kesmek için birebir olmasının yanında az yemeyi ve vücudun dinç kalmasını sağlıyordu.

Sufîlerin birçoğu gündüzleri ihtiyaçlarını karşılamak için çalışan kişilerdi. kahve çekirdeği bir zaman sonra onlar için bir içecek olmaktan ziyade para kazanabilecekleri bir hal aldı. Öyle ki bazı talebeler kahve yapmayı öğrenerek bu içeceği sokaklarda satışa sunarak harçlıklarını çıkarmaya başlamışlardır. Konuya ilişkin olarak bir örnek vermek gerekirse Halep’te yetenekli bir şair olan Abdullah el-Yusufî ulemadan din ve dilbilimi dersleri alırken aynı zamanda pazarda kahve satıcısı olarak çalışıyordu.

Kahvenin toplum nazarında tanınmasında sufîlerin toplum içerisindeki yaşantısı önemli derecede etkili olmuştur. Eğer ki sufîlik kapalılığı önde tutan bir akım olsaydı yani Hıristiyan manastır yaşamında olduğu gibi yüksek duvarların gerisine ve binaların içene kapanmış olsa idi kahve içme âdeti sadece çok az sayıdaki tarikat mensubuna bahşedilen, gizli bir âdet olarak kalabilirdi.

Ama öyle olmadı. Zaman içerisinde kahvenin yayılışı, tekke ve müritlerden sıyrılarak toplumun kullandığı bir içecek haline geldi. Habeşistan’da keşfedilen kahvenin dünyaya yayılma süreci Yemen’den böylelikle başlayacaktı. Yemenli sufîler tarafından kahve özellikle Arap Yarımada’sındaki ahaliye tanıtılacaktı.

On beşinci yüzyılın son on yılında Mekke topraklarına giriş yapan kahve, on altıncı yüzyılın ilk çeyreğinde Kahire’de kendine yer bulmuştur. Kahvenin Yakın doğu coğrafyasında tanınma süreci ise kutsal topraklardaki yaygın kullanımı sayesinde olacaktı.

Kahvenin Yayılışı Sufîlerin Etkileri, Kahve Ağacı

Yorumlar